TÜRK TİCARET KANUNU’NA GÖRE ŞİRKETLER TOPLULUĞU

Şirketler topluluğu, Türkiye’de ilk defa 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“Kanun” ya da “TTK” olarak anılacaktır) 195 ila 209.maddeleri arasında pozitif düzenleme alanı bulmuştur.

Şirketler topluluğu hükümleri ile esas olarak, tek merkezden yönetilen şirketler topluluklarında topluluk menfaatinin, topluluğu oluşturan şirketlerin menfaatinin önüne geçmesinin; grup içi bazı işlemlerin azınlığı teşkil eden pay sahiplerinin veya alacaklıların aleyhine sonuçlar doğurmasının engellenmesi amaçlanmaktadır.  Zira şirketler topluluğuna dahil olan bir şirket, yönetim kararlarını verirken yalnız kendi hedeflerini ve geleceğini göz önünde bulundurmayacak, şirketler topluluğunun politikalarını izlemek ve tüm topluluk bakımından olumlu görülen doğrultuda faaliyet göstermek durumunda kalacaktır.

Bu doğrultuda Kanun’da ve Ticaret Sicili Yönetmeliği’nde (“TSY”), şirketler topluluğunun varlığı için aranan koşullar, bu duruma bağlanan sonuçlar ve şirketler topluluğunun varlığı halinde ortaya çıkan çeşitli yükümlülükler ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.  Ancak şirketler topluluğu düzenlemeleri henüz uygulamada netlik kazanmadığı ve bu düzenlemelerden bazılarının yorumu ve uygulamasına ilişkin doktrinde de tartışmalar bulunduğu için, bu konu tam olarak açıklığa kavuşmamıştır.

Kanun’da, şirketler topluluğu, “hakim şirkete doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunan şirketler”den oluşan topluluk biçiminde tanımlanıp; bu tanım uyarınca, bir şirketin diğerine hakim olup olmadığının tespiti için gerekli koşullar sıralanmıştır.  Bu koşullar, bir şirketin paylarının veya oy haklarının çoğunluğuna sahip olmak gibi; daha ziyade ilgili şirket üzerinde kontrol sağlanıp sağlanmadığının tespitini mümkün kılmaktadır.

Böylelikle, üzerinde başka bir şirketin kontrolü bulunduğu, dolayısıyla da yönetim kararlarını yalnız başına veremediği ve kontrolü altında bulunduğu şirketin politikalarını izlemek durumunda kaldığı tespit edilen şirket, şirketler topluluğuna ilişkin hükümler vasıtasıyla kanun koyucu tarafından getirilen korumadan faydalanmaktadır.  Bu çerçevede, şirketler topluluğunun varlığının belirlenmesinde önem taşıyan kıstasın hakimiyet kıstası, başka bir ifadeyle hakim/bağlı şirket kavramları olduğu görülmektedir.

Kanun’da ve TSY’de ayrıca, ticaret şirketi olmayan bir teşebbüsün (hukuki ehliyete sahip gerçek ve tüzel kişiler ile kişi veya mal topluluklarını) de, topluluğun hakimi olacağı öngörülmüştür.  Ancak, ilgili hükümlerde, çelişkiler ve açıkça düzenlenmemiş noktalar bulunmaktadır.  Örneğin, bir teşebbüsün topluluğa bağlı şirket olarak dahil olup olamayacağı bu düzenlemelerde açıklanmamıştır.  Kanun ve TSY’de yer alan belirsizlik doktrin tarafından da henüz açıklığa kavuşturulmuş değildir.

Şirketler topluluğu hükümleri düzenlenirken, hakim şirketin/teşebbüsün, bağlı şirket(ler) üzerinde sahip olduğu hakimiyeti kötüye kullanması ihtimaline karşı da bazı yaptırımlar öngörülmüştür.  Buna göre; (i) hakimiyetin hakim şirket/teşebbüs tarafından bağlı şirkete kayıp verdirecek şekilde kullanılması ve (ii) hakimiyet kullanılarak bağlı şirket bakımından açıkça anlaşılabilir haklı bir sebebi bulunmadığı halde, bağlı şirketin yapısının veya esas sözleşmesinin değiştirilmesi ya da menkul kıymet ihraç ettirilmesi gibi kararlar alınması suretiyle pay sahiplerine zarar verilmesi, hukuka aykırı hakimiyet kullanımları olarak kabul edilmiştir.  Ancak, Kanun, öngörülen denkleştirme kurumu ile hukuka aykırılığın ortadan kaldırılabilmesini de mümkün kılmaktadır.  Bununla birlikte, denkleştirmenin süresi içinde ve/veya usulüne uygun gerçekleştirilmemesi durumunda, kayba uğrayan bağlı şirketin pay sahipleri (ve de ilk durumda alacaklıları), hakim şirketten/ teşebbüsten ve hakim şirketin/teşebbüsün kayba sebep olan yönetim organından, şirketin zararını tazmin etmelerini isteyebilecektir.

Şirketler topluluğu düzenlemesi, ayrıca, topluluğun itibarının yarattığı güven dolayısıyla işlem yapan bağlı şirket alacaklılarını da, tüzel kişilik perdesini istisnai olarak kaldırıp hakim şirketi sorumlu tutarak korumaktadır.  Bu korumanın uygulanabilmesinin ön koşulu, topluluk itibarının, topluma veya tüketiciye güven veren bir düzeye ulaşmış olması ve bağlı şirket alacaklılarının bu güvenden yola çıkarak bağlı şirket ile işlem yapmış olmalarıdır.

Şirketler topluluğu hükümlerinin uygulanması, takibi ve bu amaçla şeffaflığın sağlanması gibi sebeplerle Kanun, şirketlere/teşebbüslere, bir sermaye şirketinin %5, 10, 20 gibi ilgili maddede sayılan oranlarda paylarına sahip olması veya payları bu yüzdelerin altına düştüğü takdirde, durumun ilgili sermaye şirketine ve yetkili makamlara bildirilmesi ve ticaret siciline tescil ve ilan edilmesine yönelik bir yükümlülük de getirmiştir.  Bu düzenlemeyle, anonim şirketlerde tescil ve ilanı söz konusu olmayan pay devirlerinin, belirli koşullar altında bildirim, tescil ve ilana tabi tutulması, ciddi bir değişiklik olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kanun, ayrıca, teşebbüsün ve sermaye şirketinin yönetim kurulu üyeleri ile yöneticilerine, kendileri ve yakınlarının iktisap ettikleri veya elden çıkardıkları payları bildirmeleri yükümlülüğü getirerek bir taraftan şeffaflığın etki alanını genişletmeyi, diğer taraftan da olası kaçınmaların, muvazaalı işlemlerin ve kanunun dolanılması girişimlerini önlemeyi amaçlamıştır.

Yine şeffaflığın sağlanması amacıyla getirilen ve şirketler topluluğu hükümlerinin belki de en dikkat çekeni sayılabilecek olan başka bir yükümlülük ise, raporlama yükümlülüğüdür.  Buna göre, şirketler topluluğu yapısı içinde yer alan bağlı şirketler bağlılık raporu, hakim şirketler ise –yönetim kurulu üyelerinden birinin talebi halinde- hakimiyet raporu hazırlamakla yükümlü tutulmuştur.

Şirketler topluluğu içerisinde yer alan şirketler arasında gerçekleşen işlemlere ilişkin olacak bu raporlar, kural olarak, ilgili şirketin yönetim kurulu üyeleri tarafından hazırlanacak ve raporların sonuç bölümü, ilgili şirketin yıllık faaliyet raporunda ve denetleme raporunda yer alacaktır.  Eğer, yönetim kurulu üyeleri, öngörülen raporlama yükümlülüklerini ihlal eder ise, kendilerinin cezai ve hukuki sorumluluğu söz konusu olabilecektir.

Konu ile ilgili detaylı bilgi için, bize her zaman danışabilirsiniz.